25 Ekim 2011 Salı

Bebek Taps

Bebek Taps’e, boğaz manzarasına, lezzetli biralarına ve yemeklerine bayılıyorum! Canım bira içmek istediğinde, moralim bozuk olduğunda, arkadaşlarımla sohbet etmek istediğimde, bira-yağlı yemek ikilisini özlediğimde, ders çalışmak zorunda olduğumda ve sayabileceğim birçok bahane anında Taps benim için ilk seçenek. Özellikle akşamüstü, güneş batarken, orası daha tıklım tıkış olmamışken, boğazı seyrederek biramı yudumlamaktan daha güzeli yok.
İlgilenenler için, http://www.tapsbebek.com

18 Ekim 2011 Salı

Sinema salonunda film mi izledik, reklam kuşağı mı ben tam anlayamadım ? !

Geçenlerde Kanyon’daki Cinebonus'a sinemaya gittik. Film 19.15’te başlıyordu. Bizde alelacele biletlerimizi alıp, yemek yemeğe koştuk. Yemeğimizi filme yetişmek için hızlıca yedik daha sindiremeden doğru salona koştuk. Saat 19.15: Salona girdik, iyi bari film başlamamış daha reklamlar gösteriliyor, ışıklar açık. Saat 19.30: Işıklar kapandı, heyecanlanmayın hala reklam gösteriliyor. Saat 19.50: Sanırım, yanlış hatırlamıyorsam bir film fragmanı izlemiş olabiliriz. Saat 20.00: Evet sonunda 45 dk önce başlaması gereken filmimiz başladı. Tam bir işkenceydi. Bize zorla, hiçbir açıklama yapmadan normalde 10 dk sürmesi gereken reklamları, 35-40 dakika aralıksız izlettiler. Yanlış anlamadınız bir filmin ilk yarısının uzunluğu kadar reklam izledik.Kaçacak hiçbir yerimiz yoktu, her an başlayabilirdi film. Bunu yapmaya kimin hakkı var? Tamam, anladık reklam = para ama her şeyinde bir sınırı var bu kadarda olmaz. Bu nasıl bir saçmalıktır, bunun hiç mi kontrolü yoktur?  Bu, insanları o ürünlerden soğutmaktan başka hiçbir işe yaramıyor. Reklamcılıkta nefret edilen reklam akılda en çok kalandır diye bir şey vardır. Aman sakın yanlış anlaşılmasın akılda kalan reklam değil, seyircilere yapılan bu haksızlık olur ancak. Fotoğraftaki salon Kanyon Cinebonus'a ait, bu salonda film izlemek istemenin cezası bu reklamlar mıdır?

11 Ekim 2011 Salı

Sabah Kaosu


Bir kızın stilini ilk belirleyen annesidir, ilk stil danışmanıdır. Bazı durumlarda sosyal çevre kaynaklı değişimler olsa da stilimizde annelerimizden hep bir şeyler taşırız. Çoğu zaman babalarımızda annelerimizden küçük yardımlar alırlar. Her evde mutlaka "Bugün ne giysem?" krizi yaşanır. Bizim evi örnek alacak olursak, sabah saat 8 annem bir oraya bir buraya koşturuyor. Nerden nereye mi? Benimle babam arasında bir gidiş geliş bu. Bir ben bir babam başlıyoruz anneme seslenmeye “Bu gömlekle bu kravat nasıl sence? Anneee bu pantolonun üstüne hangi kazak gider? “. Annem babama da, bana da yetişir.  Sabahın o saatinde kendine mi baksın bize mi baksın bilemez ama anne olmak böyle bir şey sanırım o her yere hepimize yetişir. Ve o büyük buhrandan, büyük karmaşadan sonra babamda bende annemin yardımıyla ve bakışıyla evden mutlu bir şekilde çıkmayı başarırız. Ve annem bir sabah kaosunu daha atlatmış olur.