25 Şubat 2011 Cuma

Ünlü oyuncu + spor araba oldu mu sana reklam filmi

  Hayatımda gördüğüm en saçma reklamlardan biri. Gerçekten zirveyi zorluyor. Pepsi demişki " Şöyle bir reklam filmi hazırlayalım da kendimizi hatırlatalım." Ardından düşünmüşler, düşünmüşler hiçbir şey bulamamışlar. Son karar ünlü oyuncu + spor araba = tutulan reklam. Hayır efendim dünyanın en saçma reklamı olmuş, ekrana çıktığı an bu kadar da salak yerine konulmaz insan, harcanan paraya, emeğe yazık demekten alamıyorum kendimi.
  Hiç bir allahın kulu dememiş mi ? " Arkadaşlar bu reklam olmadı, saçma oldu!" diye. Reklamda ünlü oyuncu Kenan İmirzalıoğlu boy gösteriyor. Bundan öncede bir çok Pepsi reklamında boy göstermişti. Şimdiyse neden bu reklam filmini kabul ettiğini anlatıyor. "Tüm karizmanı kullan Kenan! " demişler belli. Bir viyadükte yanında son model arabasıyla Pepsi'nin yaptığı reklam teklifini neden kabul ettiğini anlatıyor. O arada bu reklamı izleyen hayranlarının mutluluğunu gözlerinin önüne getiriyor. Ünlü tamam, araba tamam, şimdi bir de hayranlar geldi ortam şenlendi. İşte oldumu sana mükemmel reklam. Yahu akıl var mantık var reklam yetenek, yaratıcılık işidir. Şöyle daha yaratıcı bir reklam yapamıyorlar mı? Bizde izledikçe gerçekten o reklamdaki sevenler gibi mutlu olalım, gülelim, eğlenelim. Eskidende bir çok ünlüyle yaratıcı, ses getiren reklam filmlerine imza atmıştı Pepsi. Ama bu sonuncusu gerçekten fiyasko...

24 Şubat 2011 Perşembe

Hastalığa Savaş Açtım

  Aralık ayında askılılar ve ince hırkalarla dolaşmamızın öcünü alıyor tabiat ana galiba... Benim gibi olan bir sürü arkadaşım olduğuna eminim işte benim hastalık günlüğüm. Artık hasta olmak istemiyorum.
İçtiğim portakal suyunun haddi hesabı yok. Neymiş C vitamini ama itiraf etmeliyim ki işe yarıyor. Soğuk havalardan etkilenip hasta olmanın cezası fena değil aslında. Okula gitmemek için kendime bahanem oluyor, böylece vicdanım rahat :) Ama ne yapayım yani hasta hasta gidemem ki... Zaten evde oturmak daha da kötü oluyor devamlı ne yapsam, ne izlesem, ne okusam yoksa uyusam mı? diye düşünüyor insan. Overload yapmanında etkisiyle ödev sayımın artması ve bunlara bir an önce başlamam gerektiği gerçeğini görmezden geliyor ve içimi dökmek için bu satırları yazmayı tercih ediyorum. Sabahtan beri The Vampire  Diaries izliyorum içim dışım, aklım fikrim kurt adam, vampir ve büyücü oldu, paranoyaklaşmama az kaldı.

  Aslında benim böyle zamanlarda en çok sevdiğim şey kafama kadar yorganımı çekip elime kahvemi ya da çayımı alıp camın önüne kurulup yağan yağmuru seyretmektir.( Ne zaman hasta olsam kesin yağmur yağardı ama bugün bir ilk yaşandı.) Sağ olsun dün yağan yağmurdan geriye hiçbir şey kalmamış sadece sis. En iyisi televizyonu açmak. Veee tabikii her kanalda saçmalık ötesi kadın programları. Şimdi haklarını yememek lazım ne zaman canım sıkkın olsa kadın programı izlesem çok gülüyorum. Derdim, tasam, sıkıntım hiçbir şeyim kalmıyorum. Özellikle bu evlilik programları hastalığa birebir. Esra Erol'la Evlen Benimle, Zuhal Topal'la Dest i İzdivaç vazgeçemediklerimden. Bu insanlar gerçek mi? Bu konuşmalar gerçekten senaryo değil mi? Böyle insanlar var mı yaa? Gülsem mi, ağlasam mı bilemiyorum. Ama tek bildiğim hayatın zorlaştığı, burunların tıkandığı anda bir 10 dk izdivaç izlemek her derde çözüm oluyor sanki. İnsan haline şükrediyor! Ben bugün 5-6 dk izledim çok komik bir çift vardı, sunucu yorumlarıyla daha da komik oldu ya da içler acısı olaya nasıl bakıyorsanız. Şimdi kendime bir film seçeceğim ardından kahvemi hazırlayıp koltuğuma kurulucam. Sizde hastaysanız bol bol su için, portakal suyunu ihmal etmeyin bir de üstüne evlilik programı izlediniz mi hiçbir şeyciğiniz kalmaz. Geçmiş olsun!